TAYLOR KURALI

TAYLOR KURALI

2018 yılına kadar ABD merkez bankası (FED) başkanlığını yapan Janet Yellen önemli bir ekonomisttir. Eşi Nobel ödüllü ünlü iktisatçı George Akerlof’dur .Akerlof 2001 yılında asimetrik enformasyonlu piyasaları konu alan çalışması ile Nobel ekonomi ödülüne layık görülmüştür.

ABD Merkez Bankası (FED) başkanlık süresi 2018 yılı şubat ayında dolduğunda, yellen koltuğu devredecek. FED başkanı adayları arasında john Taylor’da bulunmaktaydı. John Taylor’un kendi adını taşıyan bir para politikası teorisi (Taylor kuralı)  bulunmaktadır. 1990’lı yıllarda FED’in uyguladığı politikaları izleyerek Taylor Kuralı adıyla anılan merkez bankalarının faiz politikasını belirlemesinde enflasyon ve büyümenin dikkate alınmasını öneren kural ile iktisat tarihine geçmiştir.

TAYLOR KURALI

GSYİH ve enflasyonun değerinde meydana gelecek olan kısa dönemli sapmalar, para otoriteleri tarafından kısa dönemli faiz oranları değiştirilerek kaldırılmalıdır. Taylor kuralı olarak tarihe geçen bu kural Taylor’un 1993 yılındaki kendi makalesinde şu şekilde ifade edilmektedir “İyi bir faiz politikası kuralı ana değişkenler olarak enflasyon ve reel gelirdeki değişmelere tepki verecek şekilde oluşturulmalıdır.” (Darıcı,2010)

Bu kural merkez bankasının kısa dönem borç verme faiz oranlarını/politika faizi belirlerken, GSYİH açığı ile enflasyon hedeflemesi baz alınarak,  gerçekleşen enflasyon oranı ile beklenen arasındaki farka göre faiz politikası belirlenmesini esas alır. Yani gerçekleşen enflasyon oranı ile beklenen enflasyon oranı arasındaki fark faiz artırım kararınızı belirleyecektir.

Faiz artışları

Gerçekleşen enflasyon beklenen enflasyon oranından daha büyük ise faizlerin artırılması önerilir. Enflasyon oranından daha düşük faiz oranı kabul edilmemektedir.

Ekonomik büyüme rakamları içinde, potansiyel büyüme oranı gerçekleşen büyüme oranının altında kalıyorsa yine faizlerin artırılması gerekmektedir.

Faiz indirimi

Gerçekleşen enflasyon beklenen enflasyonun altında kalıyorsa kısa vadeli faiz oranlarında indirim yapılmalıdır.

Potansiyel ekonomik büyümenin beklenen ekonomik büyümeden fazla olması durumunda da faizlerde indirim yapılması öngörülmektedir.

itaylor t+r*+0,5(πt– π*)+0,5(yt-y*)

πt-Gerçekleşen Enflasyon

π*-beklenen enflasyon oranı

yt-gerçekleşen büyüme oranı

y*-potansiyel ekonomik büyüme

r*-reel faiz oranı

bu denkleme göre 2017 yılında Türkiye’de olması gereken faiz oranını hesaplamak mümkündür. Ancak önceden bilinmesi gereken şudur ki, Merkez Bankamız Taylor Kuralı çerçevesinde politika faizi belirlememektedir.  Bu durumu kendi resmi internet sitesinde yayınladığı bir makale ile söylemektedir.

Gelişmiş ülkelerde, enflasyon oranı oldukça düşük bir düzeyde istikrara kavuştuğu için, uzun dönem denge enflasyon oranı (steady-state) hedeflenen enflasyon oranı ile önemli ölçüde farklılık göstermemekte ve bu durum ülke ekonomilerinde belirsizlik yaratmamaktadır. Diğer taraftan, Türkiye uzun yıllardan beri kronik yüksek enflasyon problemi yaşamaktadır. Bu durum, ülke ekonomisinde yapısal sorunlara neden olmuş, gelir dağılımını ve makro ekonomik istikrarı bozarak sosyal ve ekonomik belirsizliklere yol açmıştır. Türkiye’de enflasyonun yüksek bir platoda seyretmesinin yarattığı belirsizlikler enflasyon beklentilerini artırmış ve dolayısıyla enflasyonla mücadelede hedeflenen enflasyonun, istikrarlı bir makroekonomik ortamın gerektirdiği enflasyondan önemli oranda sapmasına neden olmuştur. Dolayısıyla, Türkiye için yapılan tahminde hedeflenen enflasyon yerine tahmin dönemindeki ortalama enflasyon oranı olan yüzde 72 kullanılmıştır. Bu nedenle, yüksek ortalama enflasyon kullanılarak oluşturulan beklenen ve hedeflenen enflasyon farkının (P -P * ) reel faiz oranındaki değişmelere gelişmiş ülkelerde olduğu kadar duyarlı olmadığı düşünülmektedir(www.tcmb.gov.tr,2017).

Kaynakça

Darıcı,B.,(2010),Kısa Vadeli Para Politikası Aracı Olarak Faiz Düzleştirme Kuralı:Teorisk ve Metodolojik Yaklaşım,

Yazar hakkında

admin administrator

Bir cevap yazın